Paradigma, bilimsel araştırmaların yapıldığı altyapıdır. Bir paradigma, bilimsel topluluğun, o topluluğun üyeleri tarafından kabul edilen geniş bir kavramsal ve teorik çerçeveye dayanarak çalışmasını sağlar. Paradigmanın amacı, bilimsel keşif ve araştırmaların yöntemlerini sağlamak, bilimsel açıklamalar ve öngörüleri teşvik etmek ve diğer araştırmacıların bulgularına dayanarak bilimsel bilgiyi geliştirmek için bir çerçeve sağlamaktır.
Thomas Kuhn
Thomas Kuhn, bilim felsefesi ve tarihinde önemli bir yere sahip olan bir felsefeci ve bilim tarihçisidir. Paradigma kavramını geliştirerek, bilimsel araştırmaların nasıl yapıldığına dair farklı bir yol haritası çizdi. Kuhn’a göre, bilimsel faaliyetler önceden kabul edilmiş paradigmaların çerçevesinde gerçekleşir.
Kuhn’un çalışmaları, bilim tarihindeki en radikal fikirlerden biri olarak kabul edilir. Ona göre bilimin gelişimi, paradigma değişiklikleri ile gerçekleşir. Paradigmanın, bilimsel araştırmaların yapıldığı arka plan olduğunu belirtir. Kuhn, yeni paradigmaların gelişiminin, önceki paradigmaların krizlere yol açmasıyla ortaya çıktığını savunur. Bu anlamda, bilimsel keşiflerin, paradigmalar arasında bir geçişle gerçekleştiğini görür.
Kuhn’un yaklaşımı, bilimsel araştırmalardaki süreklilik imajını sarsmış ve bilim tarihine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Paradigma kavramı, günümüzde hala popülerliğini koruyan bir kavramdır ve bilimsel çalışmaların temelini oluşturmaktadır.
Normal Bilim Dönemi
Kuhn’a göre normal bilim dönemi, bilim insanlarının bir paradigmada bulunduklarını ve bu paradigmaya göre bilimsel araştırmalar yaptıklarını açıklar. Bu dönemde, bilimsel araştırmaları izleyenler genelde varsayımlar ve yöntemler üzerinde çalışmalarını sürdürürler. Bu bilim insanları, oluşan sonuçların ya paradigmaya uygun olduğunu ya da paradigmaya uymayan sonuçların gerekliliğini sorgulamazlar. Böylece, bilimsel araştırmalar normal bilim olarak adlandırılır. Ancak normal bilim dönemi, paradigmaya uygun sonuçlarda değişim olmasını sağlamaz. Bu yüzden bu dönem krizlere neden olabilir ve bilim insanları yeni paradigmalar aramak üzere normal bilim döneminden çıkabilirler.
Krize Giden Süreç
Thomas Kuhn’a göre, normal bilim dönemi belirli bir paradigmaya bağlı olarak yürütülen faaliyetlerin olduğu bir dönemdir. Ancak paradigmaların yarattığı sınırlamalar ve çelişkiler krizler yaratabilir. Bu krizler, bilim insanlarını yeni paradigmalar keşfetmeye yönlendirir. Krizler, bilimin ilerlemesi için gereklidir çünkü yeni paradigmaları keşfetmek için eski paradigmaların sınırları aşılmak zorundadır. Kuhn’a göre, krizler yeni paradigma doğrultusunda araştırmalar yapılırken bir dönüm noktasıdır.
Paradigma Değişimi
Bilim camiasında zaman zaman normal bilim döneminde var olan paradigmaların çelişkili durumlar yaratması, yapılan araştırmaların sonucunda yeniden gözden geçirilmesine neden olur. Bu yeniden gözden geçirme sürecinde, artık eski paradigmanın yetersiz kaldığı anlaşılır ve bu durum bir krize yol açar. Kriz anında bilim insanları, yeni bir paradigma oluşturma girişiminde bulunur. Bu girişim, bilimsel araştırmaların yeni paradigma doğrultusunda yapılmasını da sağlar. Paradigma değişiminin başladığı bu süreç, bilim camiası için önemli bir adımdır ve bilimdeki gelişmenin anahtarıdır.
Yeni Paradigma
Yeni bir paradigma eski bir paradigmanın üzerine inşa edilir. Ancak, yeni paradigmalar önceki paradigmadan farklı olarak, daha önce bilinmeyen birçok veri ve teknolojik gelişmelerle desteklenir. Bilim insanları, yeni verilerle eski paradigmaları çürütürler ve yeni paradigmaları oluştururlar. Örneğin, klasik fiziğin yerini alan modern fiziğin temelleri klasik fiziğin üzerine inşa edilmiştir, ancak yepyeni kavramlar ve verilerle desteklenmiştir. Bu da gösteriyor ki bilimsel düşünceler, zamanla ve yeni keşiflerle değişim gösterebiliyor ve bu değişikliğin temelinde paradigma değişimleri yatıyor.
Sonuç
Kuhn’un yaklaşımına göre, bilimin gelişimi paradigmaların değişimiyle mümkündür. Her paradigmada farklı bir bilimsel gerçeklik inşa edilir ve bu gerçeklik, o paradigma içindeki araştırmalarla doğrulanır. Paradigmalardaki bu gerçeklikler, yeni veriler ve teknolojik gelişmelerle desteklenerek güçlendirilir. Bu süreç, bilimsel araştırmalarda sürekli bir yenilik ve keşif anlayışını ön plana çıkartır. Ancak, her paradigmada kabul edilen gerçeklik tek ve kesin değildir. Paradigma değişiklikleriyle birlikte, daha önceki gerçekliklerin geçerliliği de sorgulanır ve yeni bir bilimsel gerçekliğin inşası için yeni araştırmalar yapılır.